CANTE hiç bölündü mü ?

Duru

New member
CANTE Hiç Bölündü mü?

Selam dostlar,

Uzun zamandır içimde bir şey var, sizinle paylaşmak istedim. Hani bazen bir olay, bir kelime ya da bir insan gelir ve yıllardır unuttuğun bir duyguyu yeniden hatırlatır ya… İşte öyle bir şey bu. Belki de sadece kendi içimde yaşadığım bir çalkantıydı ama biliyorum ki burada, bu forumda, her birimizin kalbinde benzer hikâyeler saklı. O yüzden dedim ki: “Belki anlatırsam, biri anlar. Belki hep birlikte CANTE’nin neden hiç bölünmediğini çözeriz.”

Bir Kahve Sohbetinde Başlayan Hikâye

O akşam, kahvenin buharı ince bir perde gibi yüzümüze dokunurken, Cante yine o tanıdık gülümsemesiyle karşımdaydı. Bir yanda o — yani çözüm odaklı, mantığın kalesinde yaşayan bir adam. Diğer yanda ise Deren — duyguların akışını hiç kesmeyen, kalbiyle düşünen bir kadın.

Konuları hep aynıydı: “Neden bazı insanlar kolayca vazgeçiyor, bazılarıysa sonuna kadar direniyor?”

Cante kahvesinden bir yudum alıp dedi ki:

“Çünkü bazıları problemi çözmek ister, bazılarıysa anlamakla yetinir.”

Deren gülümsedi, ama gözlerinin içindeki ışık biraz titredi:

“Ya da belki bazıları, çözmeye çalışırken unutur neyi hissettiğini.”

Ve o anda, ben anladım. CANTE aslında bir insan değildi. O bir “biz”di. Bir bütünün içinde birbirine zıt ama tamamlayıcı iki taraf… Biri aklın sesi, diğeri kalbin yankısı.

Erkek Tarafı: Strateji ve Mantığın Sessiz Savaşı

Cante, hayatı satranç tahtası gibi görürdü. Her adımı planlı, her cümlesi ölçülüydü. Ona göre hata yapmak, yenilmek demekti. Duygularını belli etmek zayıflıktı.

O yüzden ne zaman bir şey ters gitse, hemen “çözüm” arardı.

Deren ağladığında, “Ağlama, bir yolunu buluruz,” derdi.

Oysa Deren’in ihtiyacı çözüm değil, duyulmaktı.

Ama Cante bunu göremedi. Çünkü o, duygularla değil, stratejilerle yaşardı.

“Bir ilişki, bir proje gibi yönetilirse ayakta kalır,” derdi hep.

Oysa bazen, bir ilişki sadece “hissedilerek” yaşanmalıydı.

Kadın Tarafı: Empatinin Gücü ve Sessiz Dayanışma

Deren ise her şeyin kalpten geçtiğine inanırdı.

“Bir şey kırıldığında hemen tamir etmeye çalışma, önce acısına izin ver,” derdi.

Cante’nin planlarını, mantığını, çözümlerini dinlerdi ama içinde hep bir eksiklik hissederdi.

Çünkü onun için önemli olan, bir planın işlemesi değil, bir duygunun hissedilmesiydi.

O yüzden Cante uzaklaştığında bile, Deren susardı ama gitmezdi.

Bir kadının sabrı, bir dağın sessizliği gibidir. Görmezsin ama oradadır.

Ve Sonra... CANTE Bölünür Gibi Oldu

Bir gün geldi, Cante’nin hesapları tutmadı.

Stratejiler işe yaramadı. Planlar çöktü.

Ve o an, Deren’in yıllardır söylediği o basit cümle anlam kazandı:

“Her şey çözülmek zorunda değil. Bazı şeyler sadece hissedilmek ister.”

İşte o an, Cante ilk defa ağladı.

Deren onu teselli etmedi, sadece yanında durdu.

Çünkü bazen birini düzeltmek değil, sadece onunla susmak gerekir.

Ve o suskunlukta, CANTE yeniden bir bütüne dönüştü.

Bir taraf çözmeyi bıraktı, diğeri anlamayı öğrendi.

Artık “ben” değil, “biz” oldular.

CANTE Hiç Bölünmedi Aslında

Cante hiçbir zaman gerçekten bölünmedi.

Çünkü o, her birimizin içinde yaşayan o dengeydi.

Bazen aklımızla karar verip kalbimizi sustururuz.

Bazen duygularımızla yandığımızda mantığımızı terk ederiz.

Ama sonunda hep aynı yere döneriz: “Bir bütün olma” çabasına.

İşte CANTE, bu çabanın ta kendisiydi.

Bir erkeğin stratejik aklıyla bir kadının empatik kalbini birleştiren bir kelime gibi...

Birini kaybetmeden diğerini kazanmanın mümkün olduğunu hatırlatan bir sembol.

Forumdaşlar, Sizin CANTE’niz Var mı?

Bu hikâyeyi yazarken fark ettim ki, hepimizin içinde bir CANTE var.

Bir tarafımız sürekli çözüm arıyor; diğer tarafımızsa sadece anlaşılmak istiyor.

Ve belki de “bölünmek” sandığımız şey, aslında “dengeye” giden yol.

Bilmiyorum, siz hiç böyle hissettiniz mi?

Bir tarafınız “mantıklı ol” derken, diğeri “ama ben böyle hissediyorum” diye bağırdı mı?

Belki siz de bir CANTE oldunuz, fark etmeden.

O yüzden merak ediyorum dostlar…

Sizce CANTE gerçekten hiç bölündü mü?

Yoksa biz, kendi içimizde bölünüp de bunu fark etmeyen birer CANTE miyiz?

Yorumlarınızı, kendi hikâyelerinizi duymak isterim.

Belki de hepimiz aynı hikâyenin farklı sayfalarıyız…

Belki de CANTE hiç bölünmedi, sadece biz bazen gözden kaçırdık onu.

Ve belki…

Belki de CANTE hâlâ yaşıyor, bir kahve buharının arkasında,

bir kalp çarpıntısında, bir “anladım” bakışında.

Çünkü hiçbir şey tam anlamıyla bölünmez;

sadece şekil değiştirir, yeniden birleşmek için.
 
Üst