Emre
New member
SSCB'nin Afganistan'dan Çekilmesi: Genese ve Antlaşmalar
1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi, Soğuk Savaş'ın önemli dönemeçlerinden birini oluşturmuş, dünya çapında geniş yankılar uyandırmıştır. Bu askeri müdahale, Sovyetler Birliği'nin bölgesel etkisini güçlendirmeyi amaçlasa da, beklenmedik zorluklar ve uluslararası tepkilerle karşılaşmış, uzun bir savaş sürecine dönüşmüştür. Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesi, hem askeri hem de diplomatik bir süreçti ve sonunda Cenevre Antlaşması (1988) ile somutlaşmıştır. Ancak bu çekilme süreci yalnızca bir antlaşma ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda Sovyetler Birliği'nin içindeki siyasi ve askeri durumu da etkilemiştir.
Sovyet Müdahalesinin Başlangıcı ve Afganistan'daki Durum
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi, 27 Aralık 1979'da başladı. Sovyetler, Afgan hükümetine destek verme bahanesiyle, komünist yönetime karşı isyanları bastırmak için askeri birliklerini Afganistan'a gönderdi. Bu, Afganistan'ın başkenti Kabil'e düzenlenen ilk Sovyet müdahalesiyle başladı ve çok geçmeden ülkenin büyük bir kısmına yayıldı.
Afgan hükümetinin komünist reformları, halk arasında büyük tepkilere yol açmış ve Sovyetler Birliği'nin müdahalesine zemin hazırlamıştır. Bu dönemde, Sovyetler Birliği, Afgan hükümetini destekleyerek ülkeye istikrar getirmeyi amaçlamış, ancak karşılaştığı yoğun direniş ve yerel gerilla savaşçılarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu direniş, özellikle Mücahidler olarak bilinen gruplar tarafından örgütlenmişti. Aynı zamanda ABD ve diğer Batılı ülkeler, Sovyetlere karşı Afgan mücahitlerine gizlice destek sağlamaya başlamışlardır.
Çekilme Sürecine Giden Adımlar: Cenevre Antlaşması'nın Öncesi
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki başarısızlığı, hem uluslararası alanda hem de içerde geniş yankılar uyandırdı. 1980'lerin ortalarına gelindiğinde, Sovyetler Birliği'nin işgalinin büyük bir hata olduğu fikri daha belirgin hale gelmişti. Bu dönemde Sovyetler, Afganistan'da sürekli olarak artan kayıplar, askerî güçlerin tükenmesi ve mücahitlerin yoğun direnişi ile karşı karşıya kalmışlardır.
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilme arayışı, hem kendi iç politikalarında hem de uluslararası ilişkilerde daha fazla prestij kaybı yaşamalarını engellemeyi hedefliyordu. Aynı zamanda, Batı'nın tepkileri ve müttefiklerinin baskıları, Sovyetler'i bir çözüm arayışına yönlendirmiştir. ABD ve Sovyetler Birliği arasında 1980'lerin ortalarında yürütülen diplomatik görüşmeler, her iki taraf için de çözüm odaklıydı.
1986 yılında Sovyetler Birliği'nin Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'un göreve gelmesi, Afganistan'dan çekilme sürecini hızlandırmıştır. Gorbaçov, “yeni düşünceler” politikası çerçevesinde Sovyet dış politikasında önemli değişiklikler yapmayı hedefliyordu. Bu bağlamda, Afganistan'dan çekilme, Sovyetler Birliği için dış politikada bir dönüşüm sürecinin önemli bir adımı olmuştur.
Cenevre Antlaşması ve Çekilme Süreci
Afganistan'dan çekilme süreci 1988 yılında Cenevre Antlaşması ile resmiyet kazanmıştır. Cenevre Antlaşması, Afganistan'daki Sovyet işgalinin sona ermesini sağlamış ve çekilme için belirli şartlar ortaya koymuştur. Antlaşma, Sovyetler Birliği ve Afgan hükümeti ile birlikte, ABD ve Pakistan tarafından da imzalanmıştır. Antlaşmanın ana hedefi, Afganistan'ın egemenliğini yeniden sağlamak ve Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesinin güvenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktı.
Antlaşma, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan aşamalı olarak çekilmesini öngörüyordu. Bu süreç, Sovyet güçlerinin geri çekilmesinin ardından Afganistan'ın yeniden bir iç savaş ortamına girmesini engelleme amacını taşımıyordu. Cenevre Antlaşması'nın temel maddeleri şunları içeriyordu:
- Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan geri çekilmesi,
- Her iki tarafta ateşkes ilanı,
- Afganistan'da bir barış sürecinin başlatılması ve yeni bir hükümetin kurulması.
Bu antlaşma, Sovyetler Birliği için büyük bir diplomatik başarı olarak kabul edilmiş olsa da, Afganistan'da barış ve istikrarın sağlanması konusunda yetersiz kalmıştır. Sovyetler Birliği'nin çekilmesinden sonra, Afganistan’da iç savaş devam etmiş ve sonunda 1996’da Taliban rejimi ülke üzerinde hâkimiyet kurmuştur.
Cenevre Antlaşması'nın Ardından Yaşananlar
Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinin ardından, Afgan hükümeti büyük bir zorlukla karşı karşıya kalmış, mücahitler ve diğer gruplar arasında devam eden çatışmalar, ülkede istikrarın sağlanmasını engellemiştir. Cenevre Antlaşması'nın amacına ulaşamaması, antlaşmanın her iki taraf için de yeterince güçlü bağlayıcı maddeler içermemesinden kaynaklanmıştır. Sovyetler Birliği'nin çekilmesi, Afganistan'daki iç savaşın sadece bir aşamasını sona erdirmiştir.
Sovyetler Birliği'nin çekilmesinin ardından, Afganistan’da daha fazla dış müdahale yaşanmış, farklı ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmeye devam etmiştir. Bu müdahaleler, uzun yıllar süren bir iç savaşa yol açmış, ülkede istikrarsızlık devam etmiştir.
SSCB'nin Çekilmesinin Sonuçları
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesi, sadece bölgesel bir olay değil, aynı zamanda dünya genelinde büyük bir etki yaratmıştır. Bu durum, Soğuk Savaş’ın gidişatını etkileyen bir faktör olmuş, Sovyetler Birliği'nin prestij kaybı ve iç politikada yaşanan zorluklar, ülkenin çöküşüne giden yolu hızlandırmıştır. Çekilme, Sovyetler Birliği’nin askeri gücünün, uluslararası politikadaki etkisinin ve iç reformlar çerçevesindeki zayıflığının bir yansımasıdır.
Cenevre Antlaşması'nın Sovyetler Birliği'ne sağladığı askeri çekilme, Sovyetler Birliği'nin Soğuk Savaş'ta son bir darbeyi almasına neden olmuş, 1991'deki Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar giden sürecin önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. Ayrıca, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinin ardından yaşanan istikrarsızlık, Batı ülkeleri için de yeni bir güvenlik tehdidi oluşturmuş ve Orta Doğu ile Güney Asya'da yeni jeopolitik dinamiklerin oluşmasına yol açmıştır.
Sonuç
SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesi, Cenevre Antlaşması ile gerçekleşmiştir. Ancak bu çekilme, Sovyetler Birliği'nin Afganistan’daki hedeflerine ulaşamaması ve mücahitler karşısında başarısız olması gerçeğiyle de gölgelidir. Sovyetler Birliği’nin içindeki siyasi değişiklikler, Afganistan’daki müdahalenin sona erdirilmesini hızlandırmış ve 1988'deki Cenevre Antlaşması ile sonlanmıştır. Ancak bu antlaşma, bölgedeki istikrarsızlığı engelleyememiş ve Afganistan'daki savaş devam etmiştir. SSCB’nin çekilmesi, sadece bir askeri ve diplomatik zafer değil, aynı zamanda büyük bir stratejik hata olarak da değerlendirilebilir.
1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi, Soğuk Savaş'ın önemli dönemeçlerinden birini oluşturmuş, dünya çapında geniş yankılar uyandırmıştır. Bu askeri müdahale, Sovyetler Birliği'nin bölgesel etkisini güçlendirmeyi amaçlasa da, beklenmedik zorluklar ve uluslararası tepkilerle karşılaşmış, uzun bir savaş sürecine dönüşmüştür. Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesi, hem askeri hem de diplomatik bir süreçti ve sonunda Cenevre Antlaşması (1988) ile somutlaşmıştır. Ancak bu çekilme süreci yalnızca bir antlaşma ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda Sovyetler Birliği'nin içindeki siyasi ve askeri durumu da etkilemiştir.
Sovyet Müdahalesinin Başlangıcı ve Afganistan'daki Durum
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi, 27 Aralık 1979'da başladı. Sovyetler, Afgan hükümetine destek verme bahanesiyle, komünist yönetime karşı isyanları bastırmak için askeri birliklerini Afganistan'a gönderdi. Bu, Afganistan'ın başkenti Kabil'e düzenlenen ilk Sovyet müdahalesiyle başladı ve çok geçmeden ülkenin büyük bir kısmına yayıldı.
Afgan hükümetinin komünist reformları, halk arasında büyük tepkilere yol açmış ve Sovyetler Birliği'nin müdahalesine zemin hazırlamıştır. Bu dönemde, Sovyetler Birliği, Afgan hükümetini destekleyerek ülkeye istikrar getirmeyi amaçlamış, ancak karşılaştığı yoğun direniş ve yerel gerilla savaşçılarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu direniş, özellikle Mücahidler olarak bilinen gruplar tarafından örgütlenmişti. Aynı zamanda ABD ve diğer Batılı ülkeler, Sovyetlere karşı Afgan mücahitlerine gizlice destek sağlamaya başlamışlardır.
Çekilme Sürecine Giden Adımlar: Cenevre Antlaşması'nın Öncesi
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki başarısızlığı, hem uluslararası alanda hem de içerde geniş yankılar uyandırdı. 1980'lerin ortalarına gelindiğinde, Sovyetler Birliği'nin işgalinin büyük bir hata olduğu fikri daha belirgin hale gelmişti. Bu dönemde Sovyetler, Afganistan'da sürekli olarak artan kayıplar, askerî güçlerin tükenmesi ve mücahitlerin yoğun direnişi ile karşı karşıya kalmışlardır.
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilme arayışı, hem kendi iç politikalarında hem de uluslararası ilişkilerde daha fazla prestij kaybı yaşamalarını engellemeyi hedefliyordu. Aynı zamanda, Batı'nın tepkileri ve müttefiklerinin baskıları, Sovyetler'i bir çözüm arayışına yönlendirmiştir. ABD ve Sovyetler Birliği arasında 1980'lerin ortalarında yürütülen diplomatik görüşmeler, her iki taraf için de çözüm odaklıydı.
1986 yılında Sovyetler Birliği'nin Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'un göreve gelmesi, Afganistan'dan çekilme sürecini hızlandırmıştır. Gorbaçov, “yeni düşünceler” politikası çerçevesinde Sovyet dış politikasında önemli değişiklikler yapmayı hedefliyordu. Bu bağlamda, Afganistan'dan çekilme, Sovyetler Birliği için dış politikada bir dönüşüm sürecinin önemli bir adımı olmuştur.
Cenevre Antlaşması ve Çekilme Süreci
Afganistan'dan çekilme süreci 1988 yılında Cenevre Antlaşması ile resmiyet kazanmıştır. Cenevre Antlaşması, Afganistan'daki Sovyet işgalinin sona ermesini sağlamış ve çekilme için belirli şartlar ortaya koymuştur. Antlaşma, Sovyetler Birliği ve Afgan hükümeti ile birlikte, ABD ve Pakistan tarafından da imzalanmıştır. Antlaşmanın ana hedefi, Afganistan'ın egemenliğini yeniden sağlamak ve Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesinin güvenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktı.
Antlaşma, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan aşamalı olarak çekilmesini öngörüyordu. Bu süreç, Sovyet güçlerinin geri çekilmesinin ardından Afganistan'ın yeniden bir iç savaş ortamına girmesini engelleme amacını taşımıyordu. Cenevre Antlaşması'nın temel maddeleri şunları içeriyordu:
- Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan geri çekilmesi,
- Her iki tarafta ateşkes ilanı,
- Afganistan'da bir barış sürecinin başlatılması ve yeni bir hükümetin kurulması.
Bu antlaşma, Sovyetler Birliği için büyük bir diplomatik başarı olarak kabul edilmiş olsa da, Afganistan'da barış ve istikrarın sağlanması konusunda yetersiz kalmıştır. Sovyetler Birliği'nin çekilmesinden sonra, Afganistan’da iç savaş devam etmiş ve sonunda 1996’da Taliban rejimi ülke üzerinde hâkimiyet kurmuştur.
Cenevre Antlaşması'nın Ardından Yaşananlar
Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinin ardından, Afgan hükümeti büyük bir zorlukla karşı karşıya kalmış, mücahitler ve diğer gruplar arasında devam eden çatışmalar, ülkede istikrarın sağlanmasını engellemiştir. Cenevre Antlaşması'nın amacına ulaşamaması, antlaşmanın her iki taraf için de yeterince güçlü bağlayıcı maddeler içermemesinden kaynaklanmıştır. Sovyetler Birliği'nin çekilmesi, Afganistan'daki iç savaşın sadece bir aşamasını sona erdirmiştir.
Sovyetler Birliği'nin çekilmesinin ardından, Afganistan’da daha fazla dış müdahale yaşanmış, farklı ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmeye devam etmiştir. Bu müdahaleler, uzun yıllar süren bir iç savaşa yol açmış, ülkede istikrarsızlık devam etmiştir.
SSCB'nin Çekilmesinin Sonuçları
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesi, sadece bölgesel bir olay değil, aynı zamanda dünya genelinde büyük bir etki yaratmıştır. Bu durum, Soğuk Savaş’ın gidişatını etkileyen bir faktör olmuş, Sovyetler Birliği'nin prestij kaybı ve iç politikada yaşanan zorluklar, ülkenin çöküşüne giden yolu hızlandırmıştır. Çekilme, Sovyetler Birliği’nin askeri gücünün, uluslararası politikadaki etkisinin ve iç reformlar çerçevesindeki zayıflığının bir yansımasıdır.
Cenevre Antlaşması'nın Sovyetler Birliği'ne sağladığı askeri çekilme, Sovyetler Birliği'nin Soğuk Savaş'ta son bir darbeyi almasına neden olmuş, 1991'deki Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar giden sürecin önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. Ayrıca, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesinin ardından yaşanan istikrarsızlık, Batı ülkeleri için de yeni bir güvenlik tehdidi oluşturmuş ve Orta Doğu ile Güney Asya'da yeni jeopolitik dinamiklerin oluşmasına yol açmıştır.
Sonuç
SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesi, Cenevre Antlaşması ile gerçekleşmiştir. Ancak bu çekilme, Sovyetler Birliği'nin Afganistan’daki hedeflerine ulaşamaması ve mücahitler karşısında başarısız olması gerçeğiyle de gölgelidir. Sovyetler Birliği’nin içindeki siyasi değişiklikler, Afganistan’daki müdahalenin sona erdirilmesini hızlandırmış ve 1988'deki Cenevre Antlaşması ile sonlanmıştır. Ancak bu antlaşma, bölgedeki istikrarsızlığı engelleyememiş ve Afganistan'daki savaş devam etmiştir. SSCB’nin çekilmesi, sadece bir askeri ve diplomatik zafer değil, aynı zamanda büyük bir stratejik hata olarak da değerlendirilebilir.