Zeynep
New member
Elle mi, El ile mi? Bir Hikâyenin Ardındaki Soru
Selam forumdaşlar,
Bu akşam size içimden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir kelimenin gölgesinde kalırız ya, anlamının bizi sardığı o tuhaf anlarda düşünürüz: “Doğrusu hangisi?”
Bugün “Elle mi, el ile mi?” sorusuna başka bir yerden bakmak istedim. Dilbilgisi meselesi gibi görünse de, aslında kalbin diliyle konuşan bir hikâye bu. Belki de bazılarınız kendi hayatından bir parça bulacak içinde.
---
Bir Yaz Akşamı: Kadın ve Erkek, Bir Kavşakta
Ay ışığı, kasabanın tozlu yollarına düşüyordu. Uzaktan köpek havlamaları, çocuk sesleri, bir de akşam rüzgârının savurduğu çiçek kokusu...
O gece, Elif ve Mert’in yolları bir bankta kesişti.
Elif, elinde bir defterle düşüncelere dalmıştı. Mert, ellerini ceplerine sokmuş, sessizce gökyüzünü izliyordu. Tesadüf müydü, yoksa kaderin kelime oyunlarından biri mi? Kim bilir…
“Elle mi, el ile mi yazılır sence?” diye sordu Elif birden, gülümseyerek.
Mert şaşırdı. “Ne demek o?”
“Elini kullanarak mı, yoksa biriyle, bir başkasının eliyle mi?”
Mert sustu. O an kelimenin değil, duygunun içine düşmüştü.
“Ben hep elle çalışırım,” dedi sonunda. “Yani kendi başıma. Çünkü başkasının eli, bazen yönünü şaşırtır insanın.”
Elif başını kaldırdı. “Ama bazen bir el, sadece yönünü değil, kalbini de buldurur.”
---
Erkek Mantığı ve Kadın Kalbi
Mert’in dünyası netti. Stratejiler, planlar, hedefler…
Bir işi ya yaparsın ya da yapmazsın. Arası yoktur. “Elle” demek, kontrol demekti onun için. Gücüyle, iradesiyle, kendi bileğiyle yapmaktı her şeyi.
Elif içinse mesele bambaşkaydı. O, “el ile” diyordu. Çünkü bir işi paylaşmak, bir duyguyu bölüşmekti hayatın anlamı.
İnsanın elinin değdiği her şey ısınır, ama iki el değerse, o şey bir hikâyeye dönüşürdü.
Mert’in hesapları vardı; Elif’in hikâyeleri.
Mert “nasıl yapılır” derdi, Elif “neden yapılır.”
Ve işte tam bu noktada, kelimelerin arası kadar bir fark, iki insanın arasında bir dünya büyütüyordu.
---
Bir Köprü Kurmak: “Elle”den “El ile”ye
Bir akşam Elif, Mert’e bir kutu uzattı.
İçinde, birlikte başladıkları ama Mert’in yarım bıraktığı bir maket vardı.
“Bunu sen bitir,” dedi Elif. “Ama bu sefer yalnız değil.”
Mert, önce anlamadı. Ama kutunun dibinde bir not vardı:
“Bazı şeyler, iki el değmeden tamamlanmaz.”
O gece Mert, uzun uzun düşündü. Belki de mesele sadece “elle” ya da “el ile” değildi. Belki de mesele, insanın ne kadarını paylaşabildiğindeydi.
O güne kadar her şeyi kendi başına yapmanın, güçlü olmanın bir gereği olduğunu sanmıştı.
Oysa bazen bir elin uzanması, en büyük cesaretti.
Sabah olduğunda, Mert kapıyı çaldı.
Elif şaşırdı, ama gülümsedi.
“Beraber yapalım mı?” dedi Mert.
Bu cümle, sadece bir öneri değildi. Yalnızlıktan birlikte olmaya atılan bir köprüydü.
---
Dilbilgisinden Duyguya: Doğrusu Hangisi?
Belki dilbilgisi kurallarına göre her ikisi de doğruydu.
Ama hayata bakarsak, bazen “elle” yaptıklarımız eksik kalır.
Bir kalp tamir olacaksa, bir düş kurulacaksa, bir acı paylaşılacaksa…
O zaman “el ile” gerekir.
Çünkü “elle” yapılan şeydir; “el ile” yapılan, paylaşılan.
Birinde yalnızlığın gücü vardır, diğerinde birliğin sıcaklığı.
Elif ve Mert, o gün maketi bitirdiklerinde, aslında bir kelimeyi değil, kendilerini tamamlamışlardı.
Ve belki de o yüzden, maketin en güzel parçası iki elin birleştiği noktada durmuştu.
---
Forumdaşlara Sözüm Var
Bazen biz de “elle mi, el ile mi?” arasında kalıyoruz.
Kimi zaman kimseye ihtiyaç duymadığımızı sanıyoruz, kimi zaman da bir elin eksikliğini içimizde hissediyoruz.
Ama hayatın özü belki de bu: ne tamamen yalnız, ne tamamen bağımlı.
Bir denge, bir dokunuş, bir “birlikte yapabilme” hâli.
Belki siz de bir şeyleri “elle” yapmaya çalışırken yoruldunuz.
Ya da “el ile” yaptığınızda kırıldınız.
Ama unutmayın, her ikisi de bizi biz yapıyor.
Ve bazen doğru olan, yazım değil — hissin doğruluğu.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce hangisi daha doğru?
Bir işi “elle” mi yapmalı, yoksa “el ile” mi?
Yalnızlık mı daha güçlü kılar insanı, yoksa paylaşmak mı?
Belki de bir kelimeye sığmaz cevaplarınız… ama ben inanıyorum ki her birimizin içinde bu soruya verilen başka bir yanıt var.
Belki Mert gibi, güvenmekten korkuyorsunuz.
Belki Elif gibi, paylaşmadan yaşayamıyorsunuz.
Ama sonunda, hepimiz aynı kelimenin farklı halleri değil miyiz?
“Elle mi, el ile mi?”
Cevabı dilde değil, kalpte saklı.
Şimdi sıra sizde… Paylaşın bakalım, siz bu hikâyenin neresindesiniz?
Selam forumdaşlar,
Bu akşam size içimden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir kelimenin gölgesinde kalırız ya, anlamının bizi sardığı o tuhaf anlarda düşünürüz: “Doğrusu hangisi?”
Bugün “Elle mi, el ile mi?” sorusuna başka bir yerden bakmak istedim. Dilbilgisi meselesi gibi görünse de, aslında kalbin diliyle konuşan bir hikâye bu. Belki de bazılarınız kendi hayatından bir parça bulacak içinde.
---
Bir Yaz Akşamı: Kadın ve Erkek, Bir Kavşakta
Ay ışığı, kasabanın tozlu yollarına düşüyordu. Uzaktan köpek havlamaları, çocuk sesleri, bir de akşam rüzgârının savurduğu çiçek kokusu...
O gece, Elif ve Mert’in yolları bir bankta kesişti.
Elif, elinde bir defterle düşüncelere dalmıştı. Mert, ellerini ceplerine sokmuş, sessizce gökyüzünü izliyordu. Tesadüf müydü, yoksa kaderin kelime oyunlarından biri mi? Kim bilir…
“Elle mi, el ile mi yazılır sence?” diye sordu Elif birden, gülümseyerek.
Mert şaşırdı. “Ne demek o?”
“Elini kullanarak mı, yoksa biriyle, bir başkasının eliyle mi?”
Mert sustu. O an kelimenin değil, duygunun içine düşmüştü.
“Ben hep elle çalışırım,” dedi sonunda. “Yani kendi başıma. Çünkü başkasının eli, bazen yönünü şaşırtır insanın.”
Elif başını kaldırdı. “Ama bazen bir el, sadece yönünü değil, kalbini de buldurur.”
---
Erkek Mantığı ve Kadın Kalbi
Mert’in dünyası netti. Stratejiler, planlar, hedefler…
Bir işi ya yaparsın ya da yapmazsın. Arası yoktur. “Elle” demek, kontrol demekti onun için. Gücüyle, iradesiyle, kendi bileğiyle yapmaktı her şeyi.
Elif içinse mesele bambaşkaydı. O, “el ile” diyordu. Çünkü bir işi paylaşmak, bir duyguyu bölüşmekti hayatın anlamı.
İnsanın elinin değdiği her şey ısınır, ama iki el değerse, o şey bir hikâyeye dönüşürdü.
Mert’in hesapları vardı; Elif’in hikâyeleri.
Mert “nasıl yapılır” derdi, Elif “neden yapılır.”
Ve işte tam bu noktada, kelimelerin arası kadar bir fark, iki insanın arasında bir dünya büyütüyordu.
---
Bir Köprü Kurmak: “Elle”den “El ile”ye
Bir akşam Elif, Mert’e bir kutu uzattı.
İçinde, birlikte başladıkları ama Mert’in yarım bıraktığı bir maket vardı.
“Bunu sen bitir,” dedi Elif. “Ama bu sefer yalnız değil.”
Mert, önce anlamadı. Ama kutunun dibinde bir not vardı:
“Bazı şeyler, iki el değmeden tamamlanmaz.”
O gece Mert, uzun uzun düşündü. Belki de mesele sadece “elle” ya da “el ile” değildi. Belki de mesele, insanın ne kadarını paylaşabildiğindeydi.
O güne kadar her şeyi kendi başına yapmanın, güçlü olmanın bir gereği olduğunu sanmıştı.
Oysa bazen bir elin uzanması, en büyük cesaretti.
Sabah olduğunda, Mert kapıyı çaldı.
Elif şaşırdı, ama gülümsedi.
“Beraber yapalım mı?” dedi Mert.
Bu cümle, sadece bir öneri değildi. Yalnızlıktan birlikte olmaya atılan bir köprüydü.
---
Dilbilgisinden Duyguya: Doğrusu Hangisi?
Belki dilbilgisi kurallarına göre her ikisi de doğruydu.
Ama hayata bakarsak, bazen “elle” yaptıklarımız eksik kalır.
Bir kalp tamir olacaksa, bir düş kurulacaksa, bir acı paylaşılacaksa…
O zaman “el ile” gerekir.
Çünkü “elle” yapılan şeydir; “el ile” yapılan, paylaşılan.
Birinde yalnızlığın gücü vardır, diğerinde birliğin sıcaklığı.
Elif ve Mert, o gün maketi bitirdiklerinde, aslında bir kelimeyi değil, kendilerini tamamlamışlardı.
Ve belki de o yüzden, maketin en güzel parçası iki elin birleştiği noktada durmuştu.
---
Forumdaşlara Sözüm Var
Bazen biz de “elle mi, el ile mi?” arasında kalıyoruz.
Kimi zaman kimseye ihtiyaç duymadığımızı sanıyoruz, kimi zaman da bir elin eksikliğini içimizde hissediyoruz.
Ama hayatın özü belki de bu: ne tamamen yalnız, ne tamamen bağımlı.
Bir denge, bir dokunuş, bir “birlikte yapabilme” hâli.
Belki siz de bir şeyleri “elle” yapmaya çalışırken yoruldunuz.
Ya da “el ile” yaptığınızda kırıldınız.
Ama unutmayın, her ikisi de bizi biz yapıyor.
Ve bazen doğru olan, yazım değil — hissin doğruluğu.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce hangisi daha doğru?
Bir işi “elle” mi yapmalı, yoksa “el ile” mi?
Yalnızlık mı daha güçlü kılar insanı, yoksa paylaşmak mı?
Belki de bir kelimeye sığmaz cevaplarınız… ama ben inanıyorum ki her birimizin içinde bu soruya verilen başka bir yanıt var.
Belki Mert gibi, güvenmekten korkuyorsunuz.
Belki Elif gibi, paylaşmadan yaşayamıyorsunuz.
Ama sonunda, hepimiz aynı kelimenin farklı halleri değil miyiz?
“Elle mi, el ile mi?”
Cevabı dilde değil, kalpte saklı.
Şimdi sıra sizde… Paylaşın bakalım, siz bu hikâyenin neresindesiniz?