Keyfanı Ne Demek Karadeniz ?

Ali

New member
Keyfanı Ne Demek? Bir Karadeniz Hikâyesiyle Keşfedin

Herkese merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlere, Karadeniz'in derinliklerinden gelen bir kelimenin ardındaki anlamı keşfetmek için bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, Karadeniz’in kendine özgü bir dili, bir ruhu vardır. "Keyfanı" kelimesi de tam olarak bunun örneğidir. Gerçek anlamını çözmek kolay değil; bu yüzden, bir hikâyeyle bu kelimenin ne demek olduğunu daha derinden anlamaya çalışalım.

Hikâyemi paylaşırken, özellikle erkeklerin ve kadınların toplumdaki rollerine dair farklı yaklaşımlarını vurgulamak istiyorum. Bu, sadece kelimenin anlamı değil, bir yerel kültürün ve insan ilişkilerinin nasıl şekillendiğini de anlamamıza olanak sağlar. Hep birlikte keyfini çıkaralım…

Hikâye: Hasan’ın Keyfini Bulma Yolculuğu

Hasan, Karadeniz’in dağlık köylerinden birinde büyümüştü. Sabahları denizin tuzlu havasıyla uyanır, akşamları ise dağlardan gelen rüzgarla yorgun düşerdi. O köyde “keyfanı” bir insanın ruh halini, içsel huzurunu, hayattaki en doğal dengeyi tanımlamak için kullanılan bir kelimeydi. Ama bu kelime, köyün kadınları ve erkekleri arasında farklı şekillerde anlam buluyordu.

Hasan, köyün en genç adamıydı ve her şeyin bir çözümü olduğu düşüncesiyle büyümüştü. “Bütün dertlerin bir çözümü vardır,” derdi. Onun için hayat hep planlıydı. Yavaş yavaş olgunlaşıyor, akıl ve mantıkla hayatını yönlendiriyordu. Fakat bir sabah, köyde bir değişiklik olmuştu. Gözlerinden bir şeyler kaybolmuştu, keyfi bir türlü yerinde değildi. Ne güneşin doğuşu ne de dağların sessizliği ona eskisi gibi huzur veriyordu.

Kadınlar, köydeki her şeyin dengeyi bulmasını isteyen, duygularını çok iyi anlayan varlıklardı. Hasan’ın annesi Hatice, bir gün onu gördü. “Oğlum, keyfanı kaybettin,” dedi. Hasan, önce biraz şaşırdı. “Anne, ne demek keyfanı kaybettim? Her şey yolunda.” Ama Hatice, bir kadının içgüdüleriyle oğlunun ruh halindeki eksikliği fark etmişti. "Hayat, sadece çözümlerle değil, bazen huzur bulduğumuz anlarla da güzeldir," diyerek gözlerini Hasan’ın gözlerinden ayırmadı.

Hasan, annesinin sözlerine inanmamakta direnerek ertesi gün köyün en bilge erkeği olan Hüseyin amcaya gitti. Hüseyin amca, köyün her sorununu çözebilen, akıl ve mantıkla yürüyen bir adamdı. “Hüseyin amca, keyfanı kaybetmek ne demek? İçimde bir eksiklik hissediyorum, ama tam olarak ne olduğunu bilemiyorum,” dedi. Hüseyin amca, derin bir nefes aldı, sonra Hasan’a döndü. “Oğlum,” dedi, “Keyfanı kaybetmek, sadece bir ruh halinin kaybolması değil, içindeki dengeyi kaybetmektir. Bu dünyada her şeyin bir karşılığı vardır. Çalış, mücadele et, çözüm üret, ama bazen hayat seni olduğu gibi kabul etmelidir.”

Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Farklar: Çözüm ve Empati

Hasan, bir çözüm arayarak Hüseyin amcanın sözlerini kabullenmeye çalıştı ama hâlâ içindeki boşluğu dolduramıyordu. Kadınların, duygusal ve empatik bakış açıları, onun mantıkla yaklaştığı çözümlerden çok farklıydı. Hatice, annesi olarak oğlunun ruh halini sadece kelimelerle değil, duygusal bir bağla anlamıştı. Bu fark, Karadeniz’in o derin kültüründe çok yaygındı. Erkekler çözüm odaklıydı, her şeyin bir yolu vardı; ama kadınlar, ilişkileri ve duygusal bağlarıyla her şeyi bir arada tutmaya çalışan varlıklardı. Kadınlar, hayatın küçük anlarından da keyif almaya değer bulur, bir insanın ruhunu çözmeye çalışırken çözümden çok o anın içindeki anlamı ararlardı.

Hasan, bir hafta sonra annesinin tavsiyesiyle köyün tepe noktasına yürüdü. Orada, denizin tüm güzelliğini ve dağların zarif siluetini bir arada gördü. Bir anda, kaybolan şeyin ne olduğunu fark etti. Her şeyin bir çözümü olabileceği fikri onu yaşamdan soğutmuştu, ama kadınların bakış açısındaki empati, onun kaybolan ruhunu yeniden bulmasını sağlamıştı.

Denizin kenarında bir süre oturdu. Artık keyfini bulmuştu, çünkü hayatta bazen hiçbir şeyin çözülmesine gerek olmadığını, sadece hissetmek gerektiğini anlamıştı. Hasan, çözüm üretme odaklı düşüncelerini bırakıp, o anın tadını çıkararak içsel huzurunu tekrar bulmuştu. Bu, annesinin öğrettiği “keyfanı kaybetme”nin anlamıydı.

Forumdaşlara Sorular: Sizin Keyfiniz Nerede?

Hikâyeyi okurken, belki de hepinizin aklında kendi hayatınızdan bir anı canlanmıştır. Bu hikâye, erkeklerin çözüm arayışıyla kadınların empatik yaklaşımının toplumsal olarak nasıl farklı şekillerde ifade edildiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Sizce, hayatın her anında çözüm aramak mı daha sağlıklı, yoksa bazen bir durup durumu hissetmek mi? Karadeniz kültüründe kadınların ve erkeklerin toplumsal rolleri nasıl şekillenir? Sizce de “keyfanı” kaybetmek, sadece ruhsal bir boşluk mu, yoksa bir dönüm noktasının başlangıcı mı?

Hikâyenizi ve düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızı dört gözle bekliyorum.
 
Üst